İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe'de Yer Alan Kelimeler

İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe'yi okurken karşımıza anlamını bilmediğimiz ya da anlamından emin olamadığımız kelimeler çıkmaktadır. Bu nedenle bu kelimelerin anlamlarını sizler için derledik.
İstiklal: Bağımsızlık
Ocak:
- Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer
- Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya alet
- Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yer: Mermer ocağı, kömür ocağı.
- Bahçelerde ve bostanlarda her tür meyve ve sebze ekimine ayrılmış, çevresinden biraz yükseltilmiş toprak parçası
- Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer
- Yeniçeri teşkilatını oluşturan odalardan her biri.
- mec. Ev, aile, soy
- Halk hekimliğinde bir önceki kuşaktan el verme suretiyle aktarılan bilgileri kullanarak belirli bir şikâyeti veya hastalığı iyileştirdiğine inanılan aile.
Çehre
- Yüz
- mec. Görünüş.
- mec. Kimlik
Irk
- Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu
- Soy
- Bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm.
Celal
- Büyüklük, ululuk.
- Öfke, kızgınlık
Hak
- Allah’ın isimlerinden biri.
Ezel
- Başlangıcı belli olmayan zaman, öncesizlik
Bent
- Bağ, rabıt.
- Kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm.
- Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set, büğet
- Gazete yazısı.
- Bir şiirdeki dörtlüklerin her biri, bağlam.
- huk. Kanun maddesi.
Engin
- Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş, vâsi:
- Açık deniz
Garp
- Batı, günindi.
Serhat
- Sınır boyu
- Ulumak
- Köpek, kurt, çakal vb. hayvanlar uzun, iniltili, ağlar gibi bir ses çıkarmak İnsan iniltili ses çıkararak boğuk boğuk ağlamak
Siper
- Korunulacak, arkasına, altına veya içine girerek saklanılacak yer.
- Yağmur, güneş ve rüzgârın etkilemediği gizli, kuytu yer, dulda
- Güneş ve yağmurun etkisinden korunmak amacıyla şapka, kasket vb.nin önüne yapılan çıkıntı, siperlik
- Askerlerin savaşta vurulmamaları ve rahat ateş edebilmeleri için kazılmış, üstü açık hendek
Hayasız
- Utanması olmayan, sıkılmayan
Vadetmek
- Bir işi yerine getireceğine söz vermek
- Davranışıyla, tutumuyla bir işi yapacağı duygusunu uyandırmak, umut vermek
Şüheda
- Şehitler
Canan
- Gönülden sevilen, gönül verilmiş olan kadın, sevgili
- Tasavvufta Tanrı
Hüda
- Tanrı
Cüda
- Yurt, baba ocağı gibi çok sevilen şeylerden ayrılmış olan, uzak kalmış olan.
Emel
- Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek
Mabet
- Tapınak
- Özel bir konuda, sevgi ve saygı ile bağlanmanın ortaya konulduğu yer
Namahrem
- Evlenmelerinde yasa bakımından sakınca olmayan (kadın ve erkek).
- Yabancı, el
Vecd
- Sevgi veya heyecandan doğan coşkunluk, kendinden geçme, esrime
Ceriha
- Yara
Naaş
- Ölen insanın vücudu, ceset
Arş
- din
- İslam inanışına göre göğün en yüksek katı.
Şafak
- Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık
- Askerler arasında terhis için kalan gün sayısından önce söylenen bir söz
Ebedi
- Sonsuz, ölümsüz, bengi
İzmihlal
- Yıkılma, çökme
Hitabe
- Söylev
İlelebet
- Sonsuza değin, sonsuzluğa kadar, sürgit
Muhafaza
- Koruma, saklama, korunum
Müdafaa
- Savunma, koruma
Mevcudiyet
- Varlık
- Varoluş
İstikbal
- Gelecek
- Karşılama
Yegane
- Biricik, tek
Dahili
- İçle ilgili
Harici
- Dışla ilgili, dıştan olan
Bedhah
- Başkasının kötülüğünü isteyen, kötü yürekli
Şerait
- Şartlar, koşullar
Namüsait
- Uygun olmayan, elverişsiz
Mahiyet
- Nitelik, vasıf, öz, asıl, esas
- İçyüz
Tezahür
- Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma
- Belirti
Emsal
- Benzer, eş, denk
- Yaşıt.
- Örnek.
- Katsayı.
Mümessil
- Temsilci
Cebren
- Zorla
Zapt etmek
- zorla almak
- tutmak
- bir şeyi güç kullanarak önlemek
- yazıya geçirmek
- hatırında tutmak: Söylediklerinizin birçoğunu zapt ettim.
- anlamak, kavramak, bütünüyle öğrenmek
Tersane
- Gemi yapılan yer, gemilik, tezgâh
Bilfiil
- İş olarak, iş edinerek, gerçekten, eylemli olarak
Elim
- Acıklı
Vahim
- Ağır, korkulu, çok tehlikeli, vahametli
İktidar
- Bir işi yapabilme gücü, erk, kudret
- Bir işi başarabilme yetki ve yeteneği.
- Devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi
- Bu yetkiyi elinde bulunduran kişi ve kuruluşlar.
Gaflet
- Aymazlık
- Çevresinde olup bitenlerin farkına varamama durumu, aymaza yakışacak durum, gafillik, gaflet
Dalalet
- Sapınç, sapkınlık, doğru yoldan ayrılma
Hıyanet
- Kutsal sayılan şeylere el uzatma, kötülük etme veya karşı davranma, hainlik, ihanet.
- Güveni kötüye kullanma, aldatma, vefasızlık
- Şahsi menfaat Kişisel çıkar
Müstevli
- Bir yeri istila eden, yönetimi altına alan
- Salgın
Tevhit etmek
- Allah'ın bir olduğunu söylemek
- birleştirmek, bir araya getirmek
Fakr-u zaruret
- Fakirlik ve zorunluluk
Harap
- Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
- Çok sarhoş.
- mec. Bitkin, yorgun, perişan
Bitap
- Bitkin, yorgun
- Ahval ve şerait Durumlar ve şartlar
Kudret
- Güç, erk, erke, iktidar
- Yetenek
- Maddi güç, zenginlik.
- Tanrı yapısı.
- Tanrı'nın ezelî gücü.
Asil
- Soylu
- Yüce duygularla yapılan: Asil bir davranış.
Mevcut
- Bir topluluğu oluşturan bireylerin tümü: Okulun öğrenci mevcudu.
- Var olan, bulunan